Translate

İzleyiciler

biology etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
biology etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Nisan 2011 Pazar

DNA örneğinden mükemmel eş!

Biyoloji öğrencilerinin verdiği çöpçatanlık hizmeti sayesinde en uygun partner genetik özelliklere bakılarak bulunuyor.

Almanya'da kurulan bir çöpçatanlık şirketi, başvuranlar için en uyumlu genetiğe sahip adayları buluyor. Mühih'te biyoloji öğrencileri tarafından verilen Gmatch hizmeti, kişilerin DNA örneklerini alarak, gen havuzlarında en uygun partneri arıyor.

17 Nisan 2011 Pazar

İlk dil Afrika kıtasında ortaya çıktı

Yeni Zelandalı bir araştırmacı, dünyadaki dilleri en küçük yapı taşı olan fonemlere ayırarak, ilk dilin Afrika kıtasında ortaya çıktığı sonucuna vardı.

Science dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada, bugün bildiğimiz anlamda insan dillerinin ilk kez Güney Afrika’da ortaya çıktığı ve oradan dünya geneline yayıldığı sonucuna varıldı.
Washington Post’ta yer alan habere göre, Yeni Zelanda’da bulunan Auckland Üniversitesi’nden araştırmacı Quentin Atkinson, 504 dili, en küçük yapı taşı olan “fonem”lere ayırarak dillerin kökeninin nereden geldiğini inceledi.
Daha sonra dünya genelindeki dillerde bu fonemlerin ne sıklıkla kullanıldığına bakan Atkinson, bir halk Afrika’dan ne kadar uzaklaşırsa, dilinde o kadar az fonem bulunduğunu keşfetti.
Atkinson’a göre, Güney Amerika ve Pasifik Adaları’ndaki diller en az sayıda foneme sahipken, en fazla sayıda foneme sahip olan diller ise Afrika dilleri oldu.
NE KADAR YAKIN O KADAR FONEM

İnsan toplulukları Afrika’dan ayrıldıkça dillerindeki fonem sayısı da azalıyor. Her göçte fonem kaybı bir aşama daha ilerliyor. Bu durum insanların genetik yapılarındaki değişimle aynı mantıkta çalışıyor.
Buna göre, insanlığın doğum yeri olarak görülen Afrika kıtasından uzaklaştıkça, bireylerin genetik yapıları arasındaki küçük farklıkların sayısı azalıyor.
Atkinson’ın araştırmasını sıra dışı yapan şey dilin geçmişini inceliyor olması. New York Times’ın konuyla ilgili haberine göre, dünyanın en eski dili 50 bin yaşında, bu da insanlığın Afrika’da ortaya çıkıp dünyaya yayılışıyla ilgili çerçeveye uygun bir tespit.
Ancak haberde kelimelerin çok hızlı evrimleşmesi dolayısıyla, dil bilimcilerin 10 bin yaşın üzerinde olduğu iddia edilen dillere şüpheyle yaklaştığı ifade edildi.
DNA ZİNCİRİ GİBİ

Atkinson araştırmasında “DNA dizileri temel alınarak gen haritası oluşturulması için kullanılan gelişmiş istatistiksel metotlar”dan faydalandı.
Bazı bilim insanları tarafından şüpheyle karşılansa da bu metotların insan dilinin bilinmeyenlerinin ortaya çıkarılması için önemli olduğu belirtiliyor. Ohio Üniversitesi’nden dil bilimci Brian D. Joseph, “Bazıları bu bulguları reddedecektir ama bence bu araştırmayı ciddiye almalıyız” dedi.

3 Nisan 2011 Pazar

Ameliyatsız cilt germe için altın teknoloji

Cilt yenilemede ve ameliyatsız gerginleştirmede bugüne kadar uygulanan sistemlerin faydalarını tek başına gerçekleştiren Fraksiyonel RF sistemi Intracel Türkiye’ye geldi.

Altın iğneciklerle cilde gerginlik ve toparlama sağlayan sistem; cildin görünen yüzünde de leke ve kırışıklıkları da hafifletiyor. Japon bilim insanlarının geliştirdiği bu çok yönlü sistem; belirgin ifade değişikliği olmadan genç kalmak isteyen Juliette Binoche, Ornella Muti gibi Avrupalı aktristlerin de gözdesi.

Güzellikte Japon mucizesi…

30 Mart 2011 Çarşamba

Kaşınan birini görünce kaşınmayan var mı?

Bilim adamları, yeni yapılan bir araştırma sonucunda kaşınma duygusunun da bir anlamda 'bulaşıcı' olduğu görüşüne vardı.
Araştırmacılar, "kaşıntı aktarımı" dedikleri bu durumun esneyen birini görünce esnemeye benzediğini söylüyor.
Yapılan deney kapsamında 25 deneğe, sol kolunu kaşıyan ya da sadece oturan insanların görüntülerinin bulunduğu, beş dakikalık video klipler seyrettirildi.

27 Mart 2011 Pazar

Duruma en iyi uyum gösteren hayatta kalır

Binlerce farklı bakteri dizisi üzerinde yapılan araştırma, güçlü olanın değil 'duruma en iyi uyum gösterenin' hayatta kaldığını gösterdi.

Bakteriler üzerinde yapılan ve 25 yıl süren araştırmaya göre bazen en güçlü olan değil, en iyi uyum sağlayabilen canlılar hayatta kalıyor.
Science dergisinin haberine göre Michigan State Üniversitesi’nden Richard Lenski ve arkadaşları, E. Coli tipi bakterilerle yaptıkları araştırmalarda şaşırtıcı sonuçlar elde ettiler. Daha güçsüz olan organizmaların güçlü olanların önüne geçtiğini kaydeden araştırmacılar, ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra bu durumun bir satranç oyunundan çok da farklı olmadığını gördüler.

19 Mart 2011 Cumartesi

En çok görülen kanser türü

Guatr ve Tiroid Kanseri Derneği Başkanı ve nükleer tıp uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, nükleer kazalardan sonra ortaya çıkan en yaygın, en sık kanser türünün tiroid kanseri olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Aktolon, Japonya'da bugün itibariyle toplam 4 nükleer reaktördeki hasar nedeniyle radyasyon sızıntısı saptandığını ve bu radyasyon sızıntılarından birinin de Tokyo yakınında olduğunu söyledi. Dünyada bugüne kadar toplam 99 nükleer kazanın kayda geçtiğini ifade eden Aktolun, 99 kazanın 57'sinin 1986'daki Çernobil olayı sonrasında meydana geldiğini ve bunların çoğunun ABD'de olduğunu belirtti.

Büyük balıkların nesli hızla tükeniyor

Küresel balık tüketimi rekor seviyeye ulaştı. BM Gıda ve Tarım örgütü verilerine göre dünya balık alanlarının üçte biri aşırı derecede sömürülüyor, yok ediliyor ve bu alanların bir an önce yeniden üremeye bırakılması gerekiyor.

Örgüt Dünya Balıkçılık ve Su Kültürü Raporu’nu yayınladı. Washington’da yapılan Amerikan Bilim Geliştirme Derneği tarafından düzenlenen toplantıda bu konuda alınması gereken önlemler tartışıldı.
2050 yılında hala balık olacak ama bugün bildiğimiz anlamda okyanus olmayacak.
British Columbia Üniversitesi’nden Profesör Villy Christensen okyanusların geleceğini çok karanlık görüyor:
Okyanusları değiştirdik. Büyük balıkları tükettik.
Christensen Ecobath veri tabanından 200 deniz modelini inceleyerek toplantıda bulgularını açıkladı:
Büyük balıkların neslinin son yüz yıl içinde üçte iki oranında azaldığını tahmin ediyoruz. Bu tükeniş hızla devam ediyor.

8 Mart 2011 Salı

Güzel dans edebilmek için gereken yetenek beyinde

Dans Yeteneği Beyine Bağlı


OXFORD Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre güzel dans edebilmek için gereken yetenek beyinde salgılanan GABA isimli bir kimyasala bağlı.

Beynin motor korteks bölümünde salgılanan GABA seviyesi sürekli inip çıkan kişilerin dans etmek, enstrüman çalmak ve hatta yürümek konusunda daha yetenekli oldukları belirtildi.

Bu konularda yeteneksiz olanlarda ise GABA seviyesi genelde sabit kalıyor.

Sinir bilimci Charlotte Stagg Araştırmamızın henüz başındayız. Büyük ihtimalle kişinin dans yeteneğini birçok şey etkiliyor. Bizim bulduğumuz, bu etkilerden biri de beynin salgıladığı GABA" dedi.

2 Mart 2011 Çarşamba

5300 yaşındaki Buzçağı Adamı ayağa kalktı (Resimli)

Ötzi adıyla bilinen Buzçağı adamının sağlıklı bir vücuda sahip olduğu model, İtalya'nın Bolozano şehrindeki arkeoloji müzesinde sergilenmeye başlandı.
5300 yıl önce bir ok yarası sonucu öldüğü saptanan Buzçağı adamı, 1991 yılında bir Alman çift tarafından mumyalanmış halde bulunmuştu.
Hollandalı uzmanlar Alfons ve Adrie Kennis tarafından üç boyutlu hale dönüştürülen ceset, sergi salonunda adeta canlı bir görünüme sahip.
Uzmanlar Ötzi'yi yeniden yaratırken modele kahverengi gözler eklediler.
46 yaşında

İtalya ve Avusturya sınırını oluşturan Alp Dağlarındaki Ötzi Vadi'sinde bulunan mumyalanmış buzçağından kalma cesede Ötzi ismi verilmişti.
Ötzi bulunduğunda keçi derisinden kıyafeti, çalılardan yapılmış başlığı, kurşundan miğferi ve okları yanıbaşında bulunmuşlardı.
Alman çift tarafından bulunan vücut mumyalanmış biçimde buz kitlesinin içinde kaldığı için 5000 yıldan uzun süre varlığını koruyabildi.
Buzçağı adamı üzerinde yapılan incelemeler, kendisinin 46 yaşında ve 159 cm. boyunda olduğunu ortaya koydu.
Ötzi'nin bir hayli gerçekçi modeli Bolanzo'daki Güney Tirol Arkeoloji Müzesi'nde meraklıların ziyaretine sunuluyor.

25 Şubat 2011 Cuma

Dikensiz Gül Üretilecek

Süleyman Demirel Üniversitesi'nde yapılan bilimsel çalışmalarla dikensiz gül üretilmeye çalışılıyor.

Gülü seven dikenine katlanır. Çok zaman kullandığımız bu atasözü, artık tarihe karışıyor.
Süleyman Demirel Üniversitesi’nde yapılan bilimsel çalışmalarla dikensiz gül üretilecek.
Kimi zaman şiirlere, kimi zaman aşklara konu olur güller. Bülbülün tek derdi de gülün dalındaki dikenidir.
Ancak gülün dikeni bilim adamlarının yaptığı bir çalışmayla çok yakında tarihe karışacağa benziyor.

17 Şubat 2011 Perşembe

İlk protez

Manchester Üniversitesi’nden araştırmacı Jacqueline Finch tarafından yapılan araştırmaya konu olan mumya, 2000 yılında Luksor yakınlarındaki Thebes nekropolünde çıkarıldı.

Mumyanın MÖ 950 ile 710 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen bir yüksek rahibin kızı olan Tabaketenmut’a ait olduğu belirlendi.

Tahta ve deriden yapılan protezi inceleyen Finch, aynı malzemeleri kullanarak protezi kopyaladı. Araştırmacı daha sonra bu protezi tıpkı Tabaketenmut gibi şeker hastalığı sonrasında gelişen kangrenden ayağı kesilmiş iki hastada denedi.

Kelliğe çare bulundu

Strese karşı bir maddeyi fareler üzerinde test eden bilim adamları, tesadüfen bu maddenin kılları uzattığını gördü.

Bilim adamları kronik strese girmesi için farelerin genlerini değiştirdi. Stres hormonu kortikotrobun fazla salgılanmasını sağlayan bilim adamları stresin mide ve bağırsaklara etkisini araştırdıkları sırada, yaşlandıkça farelerin sırtındaki kılların döküldüğünü ve ''kelleştiğini'' belirledi.

Absest Tütün Kadar zararlı

Genellikle inşaat sektöründe kullanılan ''asbest''e maruziyet ile yeraltı ve yerüstü sulardan yayılan, çevresel radyoaktiviteye en önemli kaynak olduğunu kabul edilen doğal gaz türü ''radon'', akciğer kanserinde tütünden sonra en önemli etkenler olarak gösteriliyor.
Dünya üzerinde yaklaşık 125 milyon kişinin, iş yerlerinde maruz kaldığı ''asbest'', kansere yol açan çevresel faktörler içinde yerini alırken, iş yerinde maruz kalınan asbest ile ilişkili akciğer kanseri, mezotelyoma ve asbetosis hastalıklarından 107 bininin ölümle sonuçlandığı belirtiliyor.
Bilim insanları, radon maruziyetini, sigaradan sonra akciğer kanserinin ikinci önde gelen nedeni olarak gösteriyor. ABD'de, yıllık toplam 160 bini bulan akciğer kanseri ölümlerinden yaklaşık 21 bininin radon radyasyonu ile ilişkili olduğu ifade ediliyor.

10 Şubat 2011 Perşembe

Çernobil kuşlarının beyinleri küçüldü

Bilim adamları, 1986 yılında büyük çevre felaketine yol açan Çernobil nükleer santralının çevresinde yaşayan kuşların beyinlerinin küçüldüğünü ortaya çıkardı

Daily Mail’in haberine göre, Güney Carolina Üniversitesi ile Paris Üniversitesi bilim adamları tarafından 48 türden 550 kuş üzerinde gerçekleştirilen araştırmada, nükleer kazanın etkilediği bölgede yaşayan kuşların beyinlerinin yüzde 5 daha küçük olduğu saptandı.
PLoS bilim dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, tarihteki en büyük nükleer felakete sahne olan bölgede yaşayan kuşların iç organlarının radyasyondan çok daha fazla etkilendiği ortaya çıktı.

2 Ocak 2011 Pazar

Obezler de artık salam ve sosis yiyebilecek

Selçuk Üniversitesi'nde (SÜ) yaklaşık 1 yıl süren araştırmalar sonucunda, ayçiçeği bitkisinin tablasındaki beyaz lifsi yapı kullanılarak, obezitenin önüne geçilmesine katkıda bulunacak, hayvansal ve bitkisel kaynaklı gıdaların karışımından oluşan yeni bir ürün geliştirildi.
SÜ Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Karakaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ileri işlenmiş et ürünlerinin daha kaliteli ve sağlıklı hale getirilmesi için fonksiyonel özelliklerini artırmak amacıyla bir çalışma başlattıklarını belirtti.
Yaklaşık 1 yıl süren araştırmalarında ekonomik değeri olmayan ayçiçeği bitkisinin tablasındaki beyaz lifsi yapı üzerinde çalıştıklarını ifade eden Karakaya, kurutularak toz formuna dönüştürdükleri bu lifsi bileşenleri, salam sosis gibi et ürünlerinin formülasyonuna laboratuvar ortamında yüzde 1-1,5 oranında karıştırarak çeşitli çalışmalar yaptıklarını bildirdi.
-LİFSİ BİLEŞENLER SU TUTUCU ÖZELLİKLERİ SAYESİNDE SUNİ TOKLUK HİSSİ VERİYOR-
Prof. Dr. Karakaya, lifsi maddelerin daha fazla su absorbe ettiklerini ve tokluk hissi verdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

9 Aralık 2010 Perşembe

Suda yaşayan boynuzlu dinozor fosili

Güney Kore'de ortaya çıkarılan yeni dinozor fosili, kayıtlardaki 20 milyon yıllık bir boşluğu dolduruyor.

Güney Kore, Japonya ve Amerika’lı paleontologların oluşturduğu ekip, Güney Kore’de buldukları yeni dinozor fosilini inceleyerek yayınladılar. Yeni bir cins olarak tanımlanan ve Koreaceratops hwaseongensis şeklinde adlandırılan boynuzlu dinozor, 103 milyon yıl önce Erken Kretase döneminin sonlarına doğru yaşamış.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Virüsler hücreyi nasıl işgal ediyor?

Araştırmacılar, proteinlerin atomik ölçekli meydana getirdiği belirli düzendeki bir yapının, virüslerin hücreleri işgal etmelerine olanak sağladığını keşfettiler.

Söz konusu protein yapısı değişen asitlikle birlikte biçim değiştirerek enfeksiyonu başlatıyor. Purdue Üniversitesi’nden araştırmacılar protein yapısını asidik ortamda, Pasteur Enstitüsü’nden araştırmacılar da aynı yapıyı nötr ortamda göstermeyi başardılar. İki çalışmanın birleşimi, bir virüsün hücreye girdikten sonra hastalık yapıcı adımları nasıl attığını ortaya koyuyor.
Purdue’dan biyoloji profesörü Michael Rossmann, ekibi adına bunun bir kilometre taşı olduğunu söylüyor. Araştırma virüslerin insanları ve diğer canlıları ne şekilde enfekte ettiğinin tam olarak ortaya konulmasına ve bu sayede yeni ilaç ve tedavi süreçlerinin geliştirilme şansına odaklanıyor.
Araştırmacılar alfavirüs olarak adlandırılan ve sivrisinek ve nadiren de kene ısırığıyla bulaşarak atlarda beyin iltihabına neden olan virüs grubunu incelemişler. Çalışma sırasında virüslerin dış kabuğu üzerinde 80 diken benzeri çıkıntı yapan iki zarf proteinine odaklanılmış. Rossman, diken yapılarının hücreleri enfekte edecek tüm mekanizmayı barındırdıklarını söylüyor.

Bilim adamları Van Gölü'nün suyunda şifa arayacak...

Van Valiliği bu yıl başlattığı ulusal ve uluslararası etkinliklerine bir yenisini daha ekliyor. 1 hafta önce '2. Uluslararası Doğu Anadolu Bölgesi Geleneksel Mutfak Kültürü ve Van Yemekleri Sempozyumu'na ev sahipliği yapan Van, bu kez Van Gölü suyunun, sedef hastalığı başta olmak üzere cilt hastalıklarını iyileştirdiği yönündeki bulgular üzerine 'Tamara'nın güzellik sırrı açığa çıkıyor' sloganıyla bir çalıştaya da ev sahipliği yapacak.

Biz insanlar aslında düz gidemiyormuşuz!

Bir araştırma aslında insanların dümdüz gidemediklerini ortaya çıkardı. İşte garip gerçek...

Max Planck Enstitüsü'ndeki araştırmacılar insanla ilgili pek bilinmeyen oldukça ilginç bir detayı ortaya çıkardı. Araştırmacılara göre, gözleri kapalı bir insan dümdüz gitmek yerine her zaman daireler çiziyor.
Sisin içinde ya da gözleriniz bağlı , araba kullanmaya veya gemide gitmeye çalışırsanız dümdüz gitmeniz olası değil. Ne kadar çok çalışırsanız çalışın, araştırmacıların yaptıkları deneylere göre daireler çizip duruyorsunuz.

30 Kasım 2010 Salı

Köpekler daha sosyal olduğu için beyinleri kediden büyük...



Aralarındaki rekabet filmlere de konu olan kedi-köpek çekişmesi yeni bir boyut kazandı. İngiltere'de, Oxford Üniversitesi'nde yapılan araştırmada köpeklerin beyninin kedilere göre büyük olması "sosyallikleriyle" açıklandı.

Köpeklerin daha sosyal oldukları için "düşünmeye" daha fazla ihtiyaç duydukları kedilerin ise daha yalnız yaşadığı ve 60 milyon yıllık evrimleri sırasında beyinlerinin daha yavaş büyüdüğü saptandı.